Doğa, insanlık için öğretici bir tiyatro sahnesidir. Her bir varlık, bir ders taşır. İşte istiridyenin ve yengecin dolunaydaki dansı, bu büyük sahnenin kadim bir hikâyesidir. Dolunayın parlak ışığında, istiridyenin zarif kabuğu kendisini açar, adeta doğaya teslim olur. Ancak bu teslimiyet, yengeç gibi fırsat kollayan avcılar için bir davetiyedir. Yengeç, istiridyenin açık kapısından bir taş ya da yosun atarak onu savunmasız bırakır ve böylece kolayca avına ulaşır. Bu doğal olay, sadece bir av hikayesi değil, aynı zamanda insanlık için de derin bir anlam taşır.
İnsan da çoğu zaman tıpkı bu istiridye gibi olur. Konuşurken veya bir durum karşısında kendisini fazlaca açtığında, her dinleyici ya da izleyici onun iyi niyetini paylaşmaz. Bazıları, tıpkı yengeç gibi, açılan boşluklara taş atar. Sözleriniz, bazen sizi koruyan bir kabuk yerine, sizi savunmasız bırakabilecek bir açık kapıya dönüşebilir.
Leonardo da Vinci, doğayı inceleyerek insan ruhunun derinliklerini anlamaya çalışan bir filozoftu. Ona göre, dolunayın ışığında açılan istiridyenin kaderi, düşüncesizce ağzını açan ve kendini korumayı unutan bireylerin hikayesini temsil eder. Bilgelik, yalnızca konuşmakta değil, gerektiğinde susmakta ve dinlemektedir. İnsanı değerli kılan, düşüncelerini saklama ya da paylaşma yeteneğini akıllıca kullanmasıdır.
Peki, bu hikayeden hangi dersi almalıyız? İlk olarak, kendi iç dünyamızı ve sırlarımızı paylaşırken dikkatli olmalıyız. Her ortam, her insan ve her durum, samimiyetimizi paylaşmak için uygun değildir. Doğa, yalnızca istiridyenin değil, insanın da zamanında kapanabilmesi gerektiğini fısıldar.
İkinci olarak, dinleyici olmanın sorumluluğunu hatırlamalıyız. Karşımızdaki kişi, kendisini açtığında ona saygı göstermeli ve bu açıklığı kötüye kullanmamalıyız. Yengeç gibi taş atan değil, o açıklığı koruyan bir dost olmayı seçmeliyiz.
Son olarak, hayatın dengelerini anlamalıyız. Dolunayın cazibesi, istiridyeyi açılmaya zorlar; fakat bu cazibe, onun zayıflığını da ortaya çıkarır. İnsan da aynı şekilde bazen ışığın cazibesine kapılır, savunmasız kalır. Ancak gerçek bilgelik, her ışığın altında açılmamakta, her parlaklığın arkasındaki tehlikeyi sezebilmekte yatar.
Doğa, bizim en iyi öğretmenimizdir. İstiridyenin dolunaydaki hikayesi, yaşamın karmaşıklığını ve insanın dikkatli olma gerekliliğini hatırlatır. Yengeç ve istiridyenin sahnesinde, kendi hayatımızın bir izdüşümünü görürüz. Da Vinci’nin gözünden bakarsak, bu hikaye sadece doğanın bir oyunu değil, insanlık için bir ders kitabıdır.
Sözleriniz, sizin zırhınız mı, yoksa tuzağınız mı?
Unutmayın, açılmanın ve kapanmanın zamanını bilmek, bilgeliktir.
Yorum Gönder