İspanya’dan yola çıkan üç arkadaş, İslam’ın kutsal yolculuğu olan Hac’ca at sırtında ulaşmak için Suudi Arabistan’a doğru ilerliyor. Bu sıra dışı yolculuğun temelinde, içlerinden birinin Müslüman olduktan sonra verdiği bir söz yatıyor. Yolculukları boyunca farklı coğrafyalardan geçerken, Balkanlar'da gördükleri misafirperverlik ve destek onları en çok etkileyen unsurlardan biri oldu.
Bir Sözden Doğan Yolculuk
Bu ilham verici macera, Abdelkader Harkassi ve iki arkadaşının, geleneksel ulaşım yöntemlerini bir kenara bırakarak inançlarını derinden yaşama arzusuyla başladı. Modern çağda uçak veya araç yerine at kullanarak Hac yolculuğuna çıkmaları, hem tarihsel bir referans hem de içsel bir sınav niteliği taşıyor. Yüzyıllar önce hacı adaylarının yaptığı gibi, doğanın ve kendi sabırlarının sınırlarını zorlayarak kutsal topraklara ulaşmayı hedefliyorlar.
Harkassi, bu yolculuğun kendileri için sadece bir ibadet değil, aynı zamanda ruhlarını arındıran bir süreç olduğunu belirtiyor. Yol boyunca birçok zorlukla karşılaşmalarına rağmen, İslam'ın dayanışma ve kardeşlik mesajının gücünü her gittikleri yerde hissettiklerini söylüyor.
Balkanlar’da Misafirperverlik Rüzgârı
Avrupa’dan geçerken farklı kültürlerle karşılaşan grup, özellikle Balkan ülkelerinde gördükleri sıcak ilgiden etkilendi. Bölge halkı onlara yiyecek, barınma ve rehberlik konusunda destek olurken, yolculuklarının manevi anlamını takdir ettiklerini ifade ettiler. Harkassi, “Balkanlar'da kendimizi evimizde gibi hissediyoruz. İnsanlar bize kapılarını açıyor, atlarımız için yer gösteriyor ve bu kutsal yolculuğumuza saygı duyuyorlar” diyerek yaşadıkları destekten duydukları minnettarlığı dile getirdi.
Bu misafirperverlik, Balkanlar’ın geçmişte Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçası olmasının ve İslam kültürüne aşinalığın bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Hac yolcularının geleneksel olarak geçiş yaptığı bu coğrafya, bugün de aynı ruhu yaşatmaya devam ediyor.
İnanç ve Azmin Sınavı
At sırtında bu kadar uzun bir yolculuğa çıkmak, fiziksel ve psikolojik olarak büyük bir dayanıklılık gerektiriyor. Harkassi ve arkadaşları, sıcak havalar, zorlu yollar ve yorucu mesafelerle mücadele etmek zorunda kalıyor. Ancak tüm bu zorluklara rağmen, hedeflerine ulaşmak için kararlılıkla yollarına devam ediyorlar.
Bu sıra dışı hac yolculuğu, modern dünyada unutulmaya yüz tutmuş gelenekleri hatırlatırken, aynı zamanda inancın ve azmin gücünü gözler önüne seriyor. Abdelkader Harkassi ve arkadaşlarının at sırtında çıktığı bu kutsal yolculuk, sadece onların değil, karşılaştıkları insanların da kalplerine dokunan bir hikâyeye dönüşüyor.
Suudi Arabistan’a vardıklarında, bu yolculuğun sadece fiziksel bir yolculuk olmadığını, aynı zamanda ruhsal bir dönüşümün de tamamlanması anlamına geldiğini hissedecekler. Ve belki de, verdikleri bu söz, onların hayatlarını sonsuza kadar değiştirecek bir deneyime dönüşecek.
Yorum Gönder