Yaş ilerledikçe, hayatın karmaşası içinde bir dinginlik ve kabulleniş hali başlar. Gençlik yıllarında dünyayı değiştirme arzusu ve her olaya tepki verme isteğiyle dolup taşarken, zamanla "Olur böyle şeyler" deyip çayımızı yudumlamayı öğreniriz.
Gençken, en ufak aksiliklerde bile dünyamızın sarsıldığını hissederiz. Otobüsü mü kaçırdık? Sanki hayatımızın rotası şaşmış gibi gelir. Oysa yaş aldıkça, otobüsün bir sonrakinin de geleceğini, hatta belki de o kaçırdığımız otobüsün bizi istemediğimiz bir yere götüreceğini fark ederiz.
Bu kabulleniş hali, aslında hayatın bize sunduğu bir bilgeliktir. İranlı şair Firdevsi'nin dediği gibi, "Gençlik ilkbahara, yaşlılık ise kışa benzer, öyle bir kış ki arkasından bahar gelmez." Bu söz, yaşlılığın getirdiği dinginliği ve kabullenişi anlatır.
Elbette, bu dinginlik her zaman kolay gelmez. Hayatın getirdiği kayıplar, zorluklar ve değişimler karşısında yas tutarız, özlem duyarız. Ancak zamanla, bu duygularla baş etmeyi, onları kabullenmeyi ve hayatımıza devam etmeyi öğreniriz.
Sonuç olarak, yaş aldıkça hayatın getirdiği değişimleri kabullenmek, olaylara daha sakin ve olgun bir bakış açısıyla yaklaşmak, yaşamın doğal bir parçasıdır. Bu süreçte, her deneyimin bize kattığı değeri görmek ve hayatın akışına ayak uydurmak önemlidir.
Yaş ilerledikçe, hayatın getirdiği deneyimlerle birlikte olaylara bakış açımız da değişir. Gençlik yıllarında her aksiliği bir felaket olarak görürken, zamanla "Olur böyle şeyler" deyip çayımızı yudumlamayı öğreniriz. Bu kabulleniş, aslında yaşamın doğal akışının bir parçasıdır ve bize huzur getirir.
Araştırmalar, yaşlı bireylerin hastalıklarını kabul etmelerinin yaşam doyumlarını artırdığını göstermektedir. Örneğin, İzmir'de 65 yaş üstü bireylerle yapılan bir çalışmada, hastalığı kabullenme düzeyi yüksek olanların yaşam memnuniyetlerinin de yüksek olduğu bulunmuştur.
Ayrıca, yaşlılık döneminde dini inançların ve maneviyatın, yaşanan zorluklara karşı bir dayanak ve direnç kaynağı olduğu görülmektedir. Bu da bireylerin hayatın getirdiği değişimleri daha kolay kabullenmelerine yardımcı olur.
Sonuç olarak, yaş aldıkça hayatın getirdiği değişimleri kabullenmek, olaylara daha sakin ve olgun bir bakış açısıyla yaklaşmak, yaşamın doğal bir parçasıdır. Bu süreçte, her deneyimin bize kattığı değeri görmek ve hayatın akışına ayak uydurmak önemlidir.
Ahmet Bey, 70 yaşına merdiven dayamış, emekli bir öğretmendi. Hayatının büyük bir kısmını öğrencilerine adayan Ahmet Bey, şimdi İzmir'in sakin bir mahallesinde, deniz manzaralı küçük bir evde yaşıyordu. Her sabah erkenden kalkar, demli bir çay eşliğinde gazetesini okur ve ardından sahilde yürüyüşe çıkardı.
Gençlik yıllarında Ahmet Bey, hayatın her anını kontrol etmeye çalışan, planlı ve disiplinli biriydi. En ufak bir aksilikte bile telaşa kapılır, her şeyin mükemmel olmasını isterdi. Ancak yıllar geçtikçe, hayatın her zaman planlandığı gibi gitmediğini, bazen akışına bırakmanın en iyisi olduğunu öğrenmişti.
Bir gün, sahilde yürürken eski bir öğrencisi olan Mehmet'le karşılaştı. Mehmet, gençlik yıllarında Ahmet Bey'in en hırslı öğrencilerinden biriydi. Şimdi ise büyük bir şirketin yöneticisi olmuştu, ancak yüzünde bir huzursuzluk ifadesi vardı.
"Hocam, sizi görmek ne büyük bir mutluluk!" dedi Mehmet.
"Mehmet, seni görmek de öyle. Nasıl gidiyor hayat?" diye sordu Ahmet Bey.
Mehmet iç çekerek, "Her şey yolunda gibi görünüyor, ama içimde bir boşluk var. Sürekli bir şeyleri kaçırıyormuşum gibi hissediyorum. Hayatın telaşı içinde kaybolmuş gibiyim." dedi.
Ahmet Bey gülümseyerek, "Gençken hayatı yakalamaya çalışırız, her anı kontrol etmek isteriz. Ama zamanla anları yaşamayı, akışına bırakmayı öğreniriz. Bazen en iyisi, gelene 'hoş geldin', gidene 'güle güle' demek ve bir fincan çayın tadını çıkarmaktır." dedi.
Mehmet, hocasının bu sözleri üzerine düşündü. Belki de hayatın telaşı içinde asıl önemli olanın, anı yaşamak ve kabullenmek olduğunu fark etmeye başlamıştı.
O günden sonra Ahmet Bey ve Mehmet, sık sık sahilde buluşup sohbet ettiler. Mehmet, hocasından hayatın dinginliğini ve kabullenmeyi öğrenirken, Ahmet Bey de genç bir ruhun enerjisiyle tazelendi. İkisi de hayatın akışına ayak uydurmanın ve anı yaşamanın değerini bir kez daha anladılar.
Yorum Gönder