Bir sabah, İstanbul’un tarihi sokaklarından birinde, bir esnafın dükkânına giren genç bir adam, aceleyle tezgahtaki ürünleri inceliyordu. Birkaç dakika sonra, sesindeki sertlikle sordu:
— Şu saat ne kadar?
Esnaf, yılların verdiği deneyimle genç adamı süzdü. Sertliği görmezden gelip gülümseyerek cevap verdi:
— Güzel bir seçim yaptınız. Bu saat hem şık hem dayanıklı. Fiyatı 500 lira ama sizin gibi genç bir beyefendiye 450 olur.
Genç adam kaşlarını çattı, biraz daha sert bir ses tonuyla:
— Çok pahalı! Başka yerde 400’e gördüm.
Esnaf, sakince gülümsedi:
— O zaman oradan almanızı tavsiye ederim evladım. Ama önce bir farkı anlatmama izin verin. Saatin iç mekanizması, cam kalitesi ve garantisi bu fiyata değer. Ürüne dokunun, hissedin. Eğer içinize sinmezse, elbette zorlayamam.
Genç adam bir an duraksadı. Beklediği şey, bir pazarlık savaşıydı. Ama karşısındaki adam, nezaketi ve üslubuyla onu yumuşatmıştı. Saatin kayışına dokundu, yüzünde hafif bir tebessüm belirdi.
— Haklısınız, gerçekten kaliteliymiş.
Ve çantasından parasını çıkarıp saati aldı.
Bu küçük hikâyede olduğu gibi, üslup insan ilişkilerinin merkezinde durur. Sözlerimiz, bir bıçağın keskin tarafı gibi kırıcı da olabilir, bir anahtar gibi kalpleri açıcı da. İnsanları kazanmak ile onları kırmak arasındaki fark, ne söylediğimiz değil, nasıl söylediğimizdir.
Üslup, Bir Köprü Müdür, Yoksa Duvar mı?
Cahit Zarifoğlu’nun dediği gibi, kalpleri kazanmakla kırmak arasındaki ince çizginin adı üsluptur. Bazen bir gerçeği sert bir dille söylediğimizde, haklı olsak bile karşımızdakini kaybedebiliriz. Ama aynı gerçeği yumuşak bir üslupla dile getirdiğimizde, o kişi bizi anlamaya daha yatkın olur.
Günümüz dünyasında iletişim, hızla tüketilen bir şey hâline geldi. Sosyal medyada, iş hayatında ya da günlük yaşamda insanlar kendilerini sert sözlerle ifade etmeye daha meyilli. Ancak bu sertlik, çoğu zaman kalıcı kırgınlıklara, dostlukların zedelenmesine ve hatta aile içindeki bağların kopmasına neden oluyor.
Oysa nazik bir üslup, en gergin anlarda bile bir köprü kurabilir. Eskilerin dediği gibi, "Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır." Gerçekten de, birine hatasını kırıcı bir dille söylemek yerine, onun durumunu anlamaya çalışarak ve yapıcı bir dille konuşmak, çoğu zaman hem ilişkileri korur hem de insanları değiştirmeye teşvik eder.
Kalpleri Kazanmak Sanattır
Hayatın her alanında olduğu gibi, insan ilişkilerinde de sanatkâr olmak gerekir. Tıpkı bir ressamın fırça darbelerini dikkatle seçmesi gibi, sözlerimizi de özenle seçmeliyiz. Sert bir kelime, bir dostluğu mahvedebilirken, içten bir gülümseme yıllarca sürecek bir dostluğun temelini atabilir.
Üslup sadece kelimelerde değil, beden dilimizde, jestlerimizde ve hatta suskunluğumuzda bile kendini gösterir. Bir insanın nasıl konuştuğu, nasıl baktığı ve nasıl dinlediği, onun karakterini ve niyetini yansıtır.
Sonuç olarak, bir insanı kazanmak da, kaybetmek de elimizdedir. Bunu belirleyen şey ne söylediğimiz değil, nasıl söylediğimizdir. Kırıcı bir söz, uzun yıllar sürecek bir soğukluğun kapısını aralayabilirken, doğru üslupla söylenmiş bir cümle, en sert duvarları bile yıkabilir. Çünkü üslup, kelimelerin ruhudur. Ve ruh olmadan, hiçbir kelime gerçekten anlam taşımaz.
Yorum Gönder