Son yıllarda gençlerin giderek duygusuzlaştığına dair endişeler artıyor. Eğitim Müfettişi Doğan Ceylan’ın hazırladığı rapor, ebeveynlerin, eğitimcilerin ve tüm toplumun üzerinde düşünmesi gereken önemli bir gerçeği gözler önüne seriyor: Duygusuz bir nesil yetiştiriyoruz.
Bugünün çocukları, açlık nedir bilmiyor. Üşümenin, yorulmanın, yokluk çekmenin ne anlama geldiğini hiç deneyimlemeden büyüyorlar. Hayatın zorluklarını tatmadan yetişen bu nesil, başkalarının acılarına duyarsız kalıyor. Savaşlar, doğal afetler, açlık çeken insanlar onlar için sadece ekranlardan izlenen uzak hikâyelerden ibaret. Şehit haberleri, mültecilerin dramı, yoksulluğun getirdiği sıkıntılar, onların hayatlarına dokunmuyor.
Peki, bu durum nasıl oluştu?
Altın Kafeslerde Büyüyen Çocuklar
Bugünün ebeveynleri, çocuklarını koruma içgüdüsüyle hareket ederken, farkında olmadan onları hayattan koparıyor. Susamadan suyu verilen, üşümesin diye kat kat giydirilen, yorulmasın diye arabayla her yere götürülen çocuklar, gerçek hayatla tanışamıyor. En küçük sıkıntıya bile tahammülü olmayan bir nesil yetişiyor. Fedakarlık nedir bilmeden büyüyen bir çocuk, ileride başkaları için fedakarlık yapmayı nasıl öğrenebilir?
Teknoloji bağımlılığı da bu duygusuzlaşmanın bir diğer sebebi. Tabletler ve telefonlar, çocukların ana eğlence kaynağı haline geldi. Gerçek dünyadaki acılardan uzak, sanal dünyada mutlu bir balonun içinde yaşıyorlar. Aileler, çocuklarıyla kaliteli vakit geçirmek yerine, onları teknolojik cihazlara teslim ederek rahat ediyor. Ancak bu, onları yalnızlaştırıyor ve empati duygusunu köreltiyor.
Geleceğimiz Tehlikede
Bu gidişatın sonuçlarını düşünmek bile ürkütücü. Bugünün çocukları, yarının ebeveynleri, öğretmenleri, doktorları, yöneticileri olacak. Peki, kendisi için yapılan fedakarlıkları görmeyen, başkalarının acılarına duyarsız bir nesil, nasıl sağlıklı bireyler yetiştirebilir? Aile kurmanın sorumluluğunu nasıl üstlenebilir? Ülkesini, vatanını nasıl koruyabilir?
Doğan Ceylan’ın vurguladığı gibi, bu sadece bireysel bir sorun değil, toplumsal bir tehlikedir. Geç kalmadan önlem alınmazsa, duygusuz nesiller, toplumsal çöküşün habercisi olabilir.
Ne Yapmalıyız?
Bu sorunu çözmek için hem ailelere hem de eğitim sistemine büyük görev düşüyor.
- Çocuklara sorumluluk verilmeli: Hayatın gerçeklerini yaşayarak öğrenmeleri sağlanmalı. Yemek yapmayı, ev işlerine yardım etmeyi, kendi işlerini halletmeyi öğrenmeliler.
- Empati duygusu kazandırılmalı: Sosyal sorumluluk projelerine katılmaları teşvik edilmeli, yardımlaşmanın ve paylaşmanın önemi öğretilmeli.
- Dijital bağımlılıkla mücadele edilmeli: Gerçek hayatla bağları kopmaması için çocukların teknolojik cihazlardan uzak zaman geçirmesi sağlanmalı.
- Eğitim sisteminde duygu eğitimi artırılmalı: Müfredat, sadece akademik başarı odaklı olmamalı, öğrencilerin empati ve vicdan gelişimine de katkı sağlamalı.
Eğer bu adımları atmazsak, gelecekte sadece kendini düşünen, vatanını ve ailesini önemsemeyen bir nesille karşı karşıya kalacağız. Ve işte o zaman, bugünü mumla arayabiliriz.
Bugün önlem almak, yarını kurtarmak demektir. Çocuklarımızın kalplerini kaybetmeden harekete geçmeliyiz.
Yorum Gönder